İMSAK VAKTİ
Stockholm ilk görüşte aşık olunacak olmasa da zamanla düzenli bir birliktelik yaşanacak bir şehir. Belki de hayatın bu kadar pahalı, insanların güzel olduğu şehirden çok daha farklı şeyler bekliyor insan. İlk izlenimde şehir seni kabul etmiyor gibi geliyor, herkes fazla şık her şey fazla mı düzenli? Orası öyle ama keşfettikçe yaşanan huzurlu ve eğlenceli hayatına katıyor seni. Stockholm’de çoğu büyük Avrupa şehri gibi sulak, ama buranın önemli farkı şehrin 14 tane adacıktan oluşması şehre oldukça farklı bir hava katmış.
Tahmin edileceği üzere hava durumu şehir hayatı üzerinde fazlasıyla etkili, gezi ilkbaharda gerçekleştiği için izlenimler onu yansıtacak, size de önerimiz mümkün olduğunca güzel havalarda gitmeniz. Mayıs sonu hava yeni yeni güzelleşmeye başlamış ve insanlar az gelen güneşi karşılamak için sokaklara ve parklara çıkmış oluyor. Bu dönemde havanın da çok geç kararması ve gece 3-4 gibi tekrar aydınlanmaya başlaması da güzel bir deneyim.
Müzelere kanal turuna Stockholm Card: Bir çok müzeye gidecekseniz, kanal turu da yaparım diyorsanız, ulaşımı da kapsayan Stockholm Card karlı bir seçenek.
Parklara bahçelere at: Hava güzelse şehrin her köşesinde bulunan parklara atın kendinizi. Marketten piknik yapacak bir kaç yiyecek belki bir şişe de şarap, yerliler gibi zaman geçirmek için ideal.
Metro durakları ayrı bir sanat eseri: Her metro durağı ayrı bir tasarımla hazırlanmış, keyfini çıkarın.
Alkollü içki almak için özel marketler, Systembolaget: İsveç’te süpermarketlerde %3,5 üzeri alkollerin satışı yasak. İçki satışı devlete ait Systembolaget adı verilen marketlerden yapılıyor, bunlar akşam 10’da kapanıyorlar ve devlet tüm alkollü içecek satışını denetliyor. Bunun sebebi ise İsveç’te tarihsel olarak önemli bir alkolizm problemi olması. Ülkeye duty free’den içki bile sokulamıyormuş yakın zamana kadar. Yavaş yavaş esnemeye başlamış kurallar.
Gece hayatında garip kurallar: Mekanlara girişte sorun yaşamamak adına yapılabilecek en iyi şey erken gitmek, yine de çoğu yerde sıra olacağı için yanınıza biraz içki alıp sıra beklerken içmek mekanlardaki yüksek fiyatlardan biraz olsun kaçınmak için iyi bir seçenek. Gece ilerledikçe de mekanlara girmek zorlaşıyor. 9’da giriş parası verip girebileceğiniz mekana 11’de sadece önceden kayıt yaptıranlar girebiliyor. Kapı görevlilerinin keyfi tutumlarına kalıyorsunuz.
Restoran ve Barların happy hour anlarını yakalayın: Tahmin edeceğiniz üzere yeme-içme oldukça pahalı. Ama kapılarında göreceğiniz üzere mekanlar belli saat ve günlerde özel teklifler oluyor. Sodermalm’de bir barda cuma günlerine özel 3 euro’ya açık büfe nachos yemiştik mesela.
Gröna Lund lunaparkını kaçırmayın: Lunapark’a mı gideceğim diye düşünmeyin, burası sadece bir lunapark değil önemli bir yaşam alanı.
Güzel insanlar: Kızlar güzel 🙂 ama erkekler de aynı ölçüde, hakkını vermek lazım. Herkes İngilizce biliyor, ve soracağınız sorulara keyifle yardımcı oluyorlar.
Hostel fiyatları her şeyde olduğu Avrupa’nın biraz üzerinde. En ucuz 30 euro’dan başlıyor. Ancak hostele çevrilmiş bir gemi ya da uçak her yerde yaşanamayacak bir deneyim olabilir.
Alternatif olarak oda kiralamak için; AirBnb, Stockholm Budget ve Cocoon Stockholm.
Genel konaklama notlarımız için bkz: Konaklama
Stockholm gezisinin keşfine en azından 3 gün ayırmak lazım. İlk bakışta her yer birbirine benziyor gibi gelse de çok keyifli farklı köşeleri var Stockholm’ün. Şehrin yapısı itibariyle gezilecek yerleri bölge bölge ayırmak en doğrusu olacak;
Gamla Stan: Şehrin Old Town’u olan bu ada, dar sokaklarıyla insanı şehrin kuzeyli havasından çıkarıp Akdeniz havasına sokuyor. Bu orta çağ şehri sokaklarında kaybolmak gerek. Bölgede Kraliyet sarayı, Nobel Müzesi, Stockholm Kathedrali elbet karşınıza çıkacak önemli yapılar. Bölge güzel olsa da çok fazla turistik eşya satan dükkana boğulmuş. Neredeyse iki dükkandan biri böyle, bu da insanı biraz rahatsız ediyor, yerel hayatın pek yaşanmadığı sadece turistik bir bölgeye dönüşmüş. Tabii bu dükkanlar dışında güzel kafeler, kesinlikle denenmesi gereken dondurmacılar ve sokak sanatçıları ortamı güzelleştiriyor.
Djurgarden: Bu doğal korunmuş ada, şehrin ortasında inanılmaz değerli bir bölgenin insanlara sunulabileceğinin çok güzel bir örneği. Adadaki Skansen dünyanın en eski açıkhava müzesi (Giriş 150 SEK), içinde modernleşmemiş İskandinav hayatı ve mümkün mertebe doğal ortamlarında yaşatılmaya çalışılan bölge hayvanlarından örnekler görmek mümkün. Öyle ki gezerken yola atlayan lemur diğer taraftaki yuvasına geçiyordu. Bunun dışında akvaryum, biyoloji müzesi vb. bir çok müze bulunan bölgede en çok ziyaret edilen müze olan Vasa Müzesi de bulunuyor. Vasa dünyada en iyi korunmuş gemi kalıntısı olmakla beraber trajik bir hikayesi var; 17. yy’da yapılan bu ihtişamlı her köşesi incelikle işlenmiş savaş gemisi yola çıktıktan kısa bir süre sonra batıyor ve tekrar gün yüzüne çıkması geçtiğimiz yüzyılı buluyor. (Giriş 130 SEK)
Gröna Lund: Yine Djurgarden adası üzerinde bulunan bu lunaparkı ayrı anlatmak gerek. Şehrin ortasındaki bu lunapark her yaştan ve tipten Stockholm’lü için önemli bir yaşam alanı. Aileler bir köşede biralarını yudumlarken, rock’çı gençler köşede takılıyor, ufacık çocuklar fazlasıyla ürkütücü aletlerde sakince eğlenebiliyor. Yaz boyu haftasonları büyük konserlerin de düzenlendiği lunaparkta iyi bir konsere denk gelirseniz kaçırmayın. İçeride ben bir sürü alete binerim diyorsanız 310 SEK’e sınırsız pass alabilirsiniz. Ben bir iki bakar çıkarım diyorsanız, büyük aletlerin tanesi 60 SEK civarı. Bunlar dışında farklı paketler de var.
Binilecek aletlere gelirsek 3 favoriden bahsedilebilir;
1. Insane: Geldiğiniz gibi ilk gözünüze çarpacak alet kesinlikle bu olacak, benzerini hiç görmemiştim. Oturduğunuz koltuklar yere bağlı değil ve 8 çizerek hem yüzüstü hem de sırtüstü iniyorsunuz. İlerlerken karşınızda deniz bir anda boşluğa gidecekmiş gibi olup ters dönerek yönünüz değişiyor. Yukarı aşağı sağ sol bütün yön duygunuz kayboluyor, ters miyim düz müyüm nerdeyim diye bağırdıktan sonra durunca yan yana gittiğimiz tanımadığım kader arkadaşımla sarılırken bulduk birbirimizi.
2. Eclipse: Her alet de ürkütücü olmak zorunda değil, dünyanın en yüksek dönme dolabından tüm şehri görmek ise kesinlikle heyecanlı, tabii ki yükseklik korkunuz yoksa.
3. Fritt Fall: Bu düşme aletlerine ilk binişim ve Avrupa’daki en yüksekğiyle advance bir seviyeden başlamışım. 80 metre yükseklikten 100 m hızla aşağı çakılıyorsunuz. Yukarı ağır çıkarken ayaklar havada sallanırken güzel şehir manzarasına bakarken, korku başlıyor. En tepede hafifçe öne eğiyor alet ve iyice boşlukta kalma hissiyle içten küfürler sayılıyor, bir de gıcık gibi kamera gelip fotoğrafınızı çekiyor. Sonrası çok hızlı, sadece 2,5 saniye. Ama öyle bir 2,5 saniye ki inmeye başlayınca bağırarak gözümü kapatıyorum, sonra hala gelmedik mi diye gözümü açıp aşağı bakıyorum, hala çok yüksek ve tekrar gözümü kapatıyorum, bir süre sonra karaya ayak basıyorum.
Sodermalm: İstanbul’un Cihangir’i Galata’sı denilebilecek bohem bölgesi. İnsanların salaş şıklıklarıyla gezindiği, rock’çısı hipster’ı bol bölgede ana cadde Götgatan. Bu talihsiz isme sahip cadde hem alışveriş hem de bir iki tek atmak için güzel bir cadde. Götgatan’a geçmeden Gamla Stan metro durağına oldukça yakın yüksek bina Gondolen‘i göreceksiniz. Tepesine çıkıp şehri fotoğraflamak için güzel bir yer, ama Mariatorget‘teki panoramik manzara buna tercih edilebilir. Maritorget durağında inip ortadaki küçük parkta çok mutlu gözüken insanların arasında parkta biraz soluklanıp, manzarayı izleyeceğiniz tepeye geçebilirsiniz. Şehir içindeki büyük parklardan Tantolunden de piknik yapmak, bir şeyler içmek, sadece yatıp uzanmak için çok keyifli bir yer. Özellikle yaz ayları sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar parkın tadını çıkarıyor. Yerel hayata karışmak için güzel bir seçenek. Şehir hayatı içinde en keyif verici yerler her köşe başındaki bu parklardı. Kitap okuyanlar, piknik yapanlar, güneşe bedenini teslim edenler, ne kadar çok park varsa o kadar medeniyet var! (Gezi’ye selam!)
Östermalm: Burası da Nişantaşı, Bağdat Caddesi kıvamında yaş ortalamasının biraz arttığı şehrin en lüks yaşam alanlarından biri. Bolca alışveriş dükkanı ve restoranın arasında özel tavsiyem; Urban Outfitters mağazası. Hipsterlığın tüm ögelerini bulabileceğiniz bu ingiliz markasının mağazası hiçbir şey almasanız dahi görülmesi gerek.
Stureplan iş çıkışı gelmiş abiler, şıkır şıkır ablalar, öğlen yemeği yiyen kokoş teyzelerle şehrin kaymak tabakasının takıldığı bir bölge. Gece hayatının da önemli bir merkezi. Tabii Stockholm’de her zaman en yakın parka yürüme mesafesindesiniz. Burada da Humlegarden içindeki bir kaç barla birlikte zaman geçirilmesi keyifli bir park.
Bu güzel insanlar şehrinin gece hayatı da oldukça hareketli ama bilinmesi gereken bazı değişik adetleri var. Mekanlara girmenin rahatsız edici zorlukları var, kuralına göre oynamak lazım. Çoğu mekanda erken saatte ücretsiz giriş, ilerleyen saatte ücretli ve sonrasında da önünde uzun sıralarla bekleyen insanlar görmek mümkün. Mekanlarda içkilerin de pahalı olduğu düşünülürse erkenden kadehleri tokuşturup bir yere kapak atmanın faydası var. Birçok yer için öncesinden listeye kayıt olma gibi uygulamalar da var ama erken gidilirse çoğu yere girilebiliyor. Dam sorunu yok. İnsanlar fazlasıyla şık, bazı mekanlarda buna uygun dress code’lar oluyor, şık giyinmek kapıdaki görevliyi ikna ederken işinize yarayacaktır. İyi mekanlara 10’dan önce gitmek ideal, sonrasında kapıda gittikçe uzayan sırada 1 saat bekleyebilirsiniz. İnsanlar bu işkenceli, kapıda görevliyle hep bir münakaşa halinde olunan duruma alışmış gözüküyor, bu durum biraz can sıkıcı olabiliyor.
Gece hayatının ana merkezleri Stureplan ve Södermalm. Stureplan şehrin daha sosyetik bölgesi, Södermalm ise her telden seçeneği sunuyor. Kendi gittiğim mekanlar şu şekilde;
Sturecompangniet: Stureplan’da bulunan mekan komşuları gibi fazla sosyetik değil ve benim gittiğim gece sıkı bir international öğrenci kalabalığı vardı. Fiyatlar görece uygun. Mekanın içi çok matah olmasa da international bir kalabalığın olması insanlarla tanışmak için çok uygun.
Trangarden: Bu yeşil alana kurulmuş yazlık mekan şehrin en iyilerinden, kesinlikle görülmeli. Buraya erken gitmek çok kritik, 9-10 arası kapısında olun yoksa uçsuz bucaksız bir sıra beklemek zorunda kalırsınız.
Medusa: Gamla Stan’da bulunan bu rock bar da güzel insanlarla sosyalleşmek için iyi bir seçenek.
Duyduğumuz diğer seçenekler de Gamla Stan’daki Stampen, canlı müzik yapılan bir caz bar. Öğrenci kesimin hafta içi de boş bırakmadığı Kvarnen de güzel seçenekler.
Paylaşılan tüm blog yazılarının kaynağı ChatGpt yazılımına aittir.
Herhangi bir hatalı içerik ile karşılaşmanız durumunda aşağıya bıraktığımız mail adresimize düzeltilmesi veya kaldırılması için mail atabilirsiniz.